Şimdi Gotik Mimari olarak tanımladığımız mimari stil ilk
olarak 1140 civarında kuzey Fransa’ da doğmuştur. Paris’te daha uzun, daha
aydınlık ve daha hacimli kiliselerin inşaatı sürecinde bu stil iyice
yayılmıştır. İlerleyen yıllarda bu stil kalelerde, saraylarda, köprülerde şehir
duvarlarında ve kapılarında da kullanılmıştır.
Gotik Mimari Özellikleri Nelerdir?
Gotik Mimari Ortaçağ’da sıklıkla karşılaşılan sorunlar
sonrası ortaya çıkmıştır. 1100-1200’lerde yapıların mimarisi oldukça limitli,
ilkel, karanlık ve soğuktu. Gotik Mimari bunun gibi sorunları çözmeyi
hedeflemiş ve aydınlık, hoş, havadar yapılar inşa edilmesini sağlamıştır.
O halde bir yapının Gotik Mimari ürünü olduğunu nasıl
anlayabiliriz? Bu stili diğer mimari stillerden ayıran özellikler nelerdir?
Şimdi bu ana karakteristik özelliklere bakalım:
Gotik Mimari’den önce erken Ortaçağ mimarları ağır taş
duvarların yüklerini yaymakta zorlanıyorlardı. Bu da yapıların genellikle kısa
ve ince olmasına yol açıyordu. Çünkü aksi takdirde ağırlığı taşıyamayan
yapıların çökebileceğini düşünüyorlardı. Gotik Mimari’nin bilinen en önemli
özelliklerinden birisi ise yapıların boyuydu. Bir takım yeni inşaat teknikleri
mimarların ağırlıkları yayabilmelerini sağlıyordu. Bu sebeple gotik mimari
eserleri oldukça uzun, diğer bir deyişle gökyüzüne kadar ulaşan yapılar
olabiliyordu ki bu da katedral ve kiliseler için paha biçilmezdi.
Mimarların ağırlıkları yayabilmelerine yardımcı olan inşaat
tekniklerinden birisi olan dayanma kemeri Gotik Mimarinin karakteristik
özelliklerinden bir diğeridir. Bu kemerler ağırlığın yayılmasını sağlayarak
duvarların üzerindeki yükü alıyor ve bu yükü direkt olarak zemine transfer
ediyordu. Ayrıca dayanma kemeri pratik ve dekoratifti. Esere destek sağlamanın
yanı sıra ayrıntılı dizaynı ve olağanüstü süslemesi ile de dikkatleri
çekiyordu.
Sivri uçlu kemerlerin kullanımı ise Gotik Mimari eserlerinin
iç kısmında dikkati çekmekteydi. Sivri uçlu kemerler de aynı şekilde hem pratik
hem de dekoratifti. Sivri uçlu kemerler efektif bir şekilde ağır tavanların ve
hacimli dizaynların gücünün yayılmasını sağlıyordu. Aynı zamanda eski yapılarda
kullanılan sütunlara oranla çok daha fazla ağırlığı destekleyebiliyordu. Daha
güçlü kemerlerin kullanımı daha fazla dikey uzunluklara olanak sağlıyor ve
yapılar gökyüzüne kadar uzanabiliyordu.
Sivri uçlu kemerlerin başarısı sonucu gotik mimarinin bir
diğer karakteristik özelliği olan kubbeli tavanlar ortaya çıkmıştır. Kubbeli
tavanlar sivri uçlu kemerlerin teknolojisini kullanarak gücün ve ağırlığın
dağılmasını sağlıyorlardı. Aynı zamanda uzun ve heybetli bir izlenim yaratan
kemerler, kubbeli tavanları da ihtişamlı ve zarif kılıyorlardı. Gücün kubbeli
tavanlarla dağıtılmasının sağlanması tavanların farklı şekil ve boyutlarda inşa
edilmesine de olanak sağlıyordu. Gotik Mimari’den önce ise tavanlar sadece
daire ya da dikdörtgen biçiminde olabiliyorlardı.
Gotik Mimari’den önce kaleler ve erken Ortaçağ yapıları
yaşamak ya da ibadet etmek için oldukça depresifti. Özellikle kaleler nemli ve
küflü mekânlardı. Büyük bir çoğunluğu yeterince güçlü olmadıkları için taş
duvar çatılarla desteklenemiyor, tavanlar genellikle tahtadan yapılıyordu. Bu
da yağmurun rahatlıkla içeri girmesine olanak sağlıyordu. Ayrıca bu yapılar
karanlık ve donuklardı. Pencereler de genellikle küçüklerdi. Gotik Mimari ise
ışığı, renkli pencereleri, havadar iç mekânları vurguluyor, böylece kaleler ve
kiliseler daha güzel ve görkemli yapılara dönüşüyorlardı.
Gotik Mimari’nin karakteristik özelliklerinden bir diğeri de
yaratık şeklinde heykelciklerdi. Çatılara ya da siperlere kondurulan bu
heykelcikler dekoratif bir görünüm sağlıyordu. Bu heykelciklerin kullanım amacı
ise çatıda biriken suyu ağızlarından boşaltmaktı. Böylece su kuvvetli bir
şekilde zemine dökülmüyor, heykelciklerin ağzından yavaşça akıyordu.
Gotik Mimari ile birlikte yapılar sadece fonksiyonel
olmaktan çıkmış, aynı zamanda estetik ve güzel olmaları da sağlanmıştır.
Gotik Mimari Eserleri Hangileridir?
Gotik Mimari Eserleri oldukça fazladır. Ancak aşağıda en çok
bilinen bazı örneklere göz atabilirsiniz:
Fransa da Notre Dame Katedrali, Amiens Katedrali, Arras Town
Hall, Bourges Katedrali, Chartres Katedrali, Strasbourg Katedrali
İngitere’de Salisbury Katedrali, Westminster Abbey,
Canterbury Katedrali
İtalya’ da Milano Katedrali, Basilica of San Francesco
d’Assisi, Castel Del Monte, Siena Katedrali
Polonya’ da Malbork Kalesi, Wawel Katedrali, Frombork
Katedrali
İspanya’ da Burgos Katedrali, Seville Katedrali
Çek Cumhuriyeti’ nde St. Vitus Katedrali, St. Barbara’s
Kilisesi, Prague Kalesi, Prag’ taki Charles Bridge
Belçika’ da Antwerp Katedrali, Bruges City Hall, St. Peter’s
Kilisesi, Brussels Town Hall, Tournai Katedrali
Danimarka’ da Roskilde Katedrali
Almanya’ da Aachen Katedrali, Cologne Katedrali, St.
Martin’s Kilisesi, Frankfurt Katedrali
Gotik Mimari Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Romanesk eserler yatay düzlemdeyken, Gotik eserler dikey
düzlemdedir.
Gotik eserlerin yükseklikleri, Romanesk eserlerin
yüksekliklerinin yaklaşık iki katıdır.
Gotik Eserlerinin pencereleri genellikle zengin vitraylarla
süslenir.
Hem iç hem de dış süslemeler ince işçilik ürünüdür.
Bir yapının sadece kapısına bakarak bile Gotik olup olmadığı
anlaşılabilir.
13. Yüzyılda çok fazla katedral yapılmaya başlanmıştır.
Böylece ekonomide de gelişme gözlenmiştir.